EASD 2019 programına başlamadan. Şunu not düşelim. Bu konferans büyük bir alkışı hak ediyor. Çünkü verilen imkanlar , sunumlar , bunu canlı yayın olarak sosyal medya’da paylaşmak bunların her biri çok iyi bir şekilde sağlandı.
EASD 2019’da Neler Yer Aldı ? İşte detaylar ;
1- CRİSPR GEN DÜZENLEME TEKNOLOJİSİ :
CRİSPR CAS 9 denilen teknolojiyle bağışıklıktan kaçacak hücrelerin oluşturulması :
Giriş :
HLA 1 ve 2 molekülleri , bağışıklık sistemi üzerinde önemli etkiye sahiptir. ( Örneğin vücuda dışardan gelen bir maddenin ( antijen ) T hücreleri tarafından tanınmasından sorumlu olduğu gibi ) . Görülüyor ki nerdeyse saldırıda bulunacak T hücresini yönlendirecek bir etkiye sahip. CRİSPR CAS 9 tekniğinin sunduğu teknoloji sayesinde HLA 1 genleri olmayan hücreler oluşturulur. ( B2M de dahil ) Böylelikle bağışıklık tepkisinin olmaması hedeflenir. Bunların tabi daha etkili olabilmesi için de tedaviye PD-L1 bağışıklık baskılayıcı molekül dahil edilir.
Ek not : HLA’nın ana fonksiyonu yabancı mikroorganizmalardan gelen peptidlere bağlanmak ve onları T hücrelerine sunmaktır. ki buda T hücre aracılı bağışıklık tepkilerini başlatır.
Teknik : HLA antijenlerinin ( B2M-KO , HLA-KO ) silinmesi ( delesyonu) ve ya ” silencing ” olarak isimlendirilen bir teknik.
ViaCyte :
Bağışıklık sistemine karşı görünmez olacak hücrelerin yaratılma tekniği gen düzenleme teknolojileriyle mümkündür.
Bağışıklık baskılayıcı ilaca bağlı sorunların yanında insan adacık dönorlarının sınırlı miktarı , adacık nakillerinden faydalanma imkanını yaygın şekilde kısıtlamıştır. Bununla birlikte , bağışıklık sistemi’nin tepki göstermesi nedeniyle naklin uzun süre yaşayamaması da diğer sorunlardan biri haline gelmiştir.
İnsülin üreten hücrelere dönüşme kapasitesine sahip İnsan embriyonik kök hücreleri yeni ve genişletilebilir hücre kaynakları gibi teknikler sunuyor. Daha sonradan pankreas hücrelerine dönüşecek bu insan embriyonik kök hücrelerin bağışıklıktan korunması için ex vivo ortamda genetik olarak değiştirilme imkanı olabiliyor.
Detaylı yazıyı okumak için tıklayın.
PD-L1 Hakkında :
İmmünmodülatör moleküller aracılığıyla bağışıklık reddini önleyecek yaklaşım : Yukarıda bahsettiğimiz bu embriyonik kök hücrelerin hayatta kalması , bağışıklık tepkisi almaması için nasıl bir işlem gerçekleşir ? Bağışıklık baskılayıcı moleküllerden biri olan PD-L1 , yukarıdaki resimde görüldüğü gibi efektör T hücrelerinin aktivitesini engellemek için yüzeylerinde ifade edilen ( eksprese edilen ) PD-1 ile bağlantı kurar.
PD-L1 protein üretiminin sağlanması , bu T hücrelerinin rastgele saldırmasını önler. ( PD-L1 , T1D’li fare modellerinde koruyucudur. )
2- Ultra Hızlı Etkili İnsülin :
Daha önceden de yeni tip insülinlerin ( URli ) geleceğini sizlere bildirmiştik. Bu çalışma onlardan biri.
Bu insülinin özelliği hızlı emiliminin olması ve çalışmaya daha hızlı başlaması.
Yapılan çalışmalardaki verilere göre ; insülin öğün sonrası kan şekeri ( Postprandial / tokluk / öğün sonrası kan şekeri ) kontrolünü düzeltmiş ve hedef aralığındaki süreyi arttırmış.
– Normal bir lispro insüline oranla URLi kullanan hastaların gün boyu kan şekeri seviyeleri daha fazla hedef aralığında kalmış. ( PRONTO-T1D , CGM çalışması )
Ek not : Yapılan bir diğer çalışma’da da yemekten önce alınmış. Gün boyu hedef kan şekeri aralığındaki süreyi ( TIR ) arttırmış , oldukça iyi öğün sonrası kan şekeri kontrolü sağlamış.
Ariyetten , Gece boyunca hipoglisemi’deki sürede kayda değer azalma göstermiş.
Bu veriler farklı çalışmalardan bir araya getirilmiştir.
3- CGM’in ne kadar üstün bir teknoloji olduğunu gösteren ” COMİSAİR ” isimli bir çalışma ;
CGM kullanan Grupların A1C seviyelerinde önemli derecede azalma oldu ;
Çalışma , insülin pompası , enjeksiyon ( MDI ) , kan şekeri ölçüm glukometresi ve sürekli glikoz ölçüm sisteminin kullanımını karşılaştırdı. Toplam’da 94 hasta yer aldı.
Değişimler aşağıdaki şekildedir ;
insülin pompası ve rtCGM ( gerçek zamanlı CGM ) – 26 katılımcı = 6.9 % A1C ( CGM kullanan grup )
Çoklu günlük enjeksiyon ve rtCGM ( gerçek zamanlı CGM ) – 22 katılımcı = 7.0 % A1C ( CGM kullanan grup )
İnsülin pompası ve kan şekeri ölçüm glukometresi – 25 katılımcı = 7.7 % A1C ( CGM yok )
Çoklu günlük enjeksiyon ve kan şekeri ölçüm glukometresi -21 katılımcı = 8.0 % A1C ( CGM yok )
3 yıl sonrasında rtCGM gruplarında A1C seviyelerinde kayda değer azalma
Başyazar Jan Šoupal ” İnsülinin nasıl iletildiği o kadar mühim değil lakin , asıl önemli olan tip 1 diyabetli hastaların glukozunu nasıl takip ettiği . Dedi.
CGM yani ” sürekli glikoz ölçüm sistemi ”, ister bir insülin pompası veya enjeksiyon/ kalem tedavisiyle olsun fark etmez , farklılık yarattığını ortaya koyuyor.
Çalışmayı daha ayrıntılı görmek için tıklayın.
Kaynak :
55th EASD Annual Meeting of the European Association for the Study of Diabetes